2171
09:52
09.11.2018

DADAY’IN TARİHİ

Daday’ın bir yerleşim yeri olarak seçilmesi Kastamonu ile aynı yıllarda olmuştur.

Göl köyde ele geçirilen yontma taş devrine ait el baltası ve çakmak taşından yola çıkarak MÖ.5.000 yıl öncesine  götürebiliyoruz.

İlk defa yerleşenler Gasgaslar diye yazılı belgelere geçen Kaşka Türkleridir. Daha sonra Etiler, Paflagonyalılar, Kimmerler, Lidyalılar, Persler, Yunanlılar, Rumlar, Romalılar, Araplar, Danişmentler, (Çoban Oğulları) Selçuklular, Candaroğulları ve Osmanlılar bu toprakları yerleşim yeri olarak seçmişlerdir.

Uzun yıllar Türk Bizans  mücadelesine sahne olduktan sonra  Türklerin buraya yerleşmesi 1214  yılında İzzettin Keykavus´un  Bu toprakları alması ile  olmuştur.

Selçuklu sultanları tarafından ikta olarak verilen Kastamonu ve yöresinin sahipleri Bizanslılara karşı daimi mücadelede bulunan Türklerin idarecileri olan Çoban ailesidir. Bu aile Oğuzların Bozoklar kolunun Kayı soyundan gelmektedir.  Kayı  topluluğu da Selçuklu devrinde  Kastamonu - Ankara arasında yerleştirilen  yüzbin çadırlık Türkmen grubuna dahildir.

Bu aileden bildiğimiz,  Beylerbeyi unvanı ile anılan Emir Hüsamettin Çoban  Bey, Eflani ile Kastamonu arasında yerleşmiştir.

Osmanlı Beyliğini kuran, Ertuğrul ve Osman Beyler Söğüt civarlarında bir oymağın beyleri sıfatı ile yaşadıkları devirde kuzey-batı Anadolu´da Bizans sınırının korunmasının    Hüsamettin Çoban Bey, daha sonra Alp Yürek ve Muzaffereddin Yavlak Arslan tarafından yapıldığını görüyoruz.

Muzaffereddin Yavlak Arslan´ın ölümünden sonra yerine oğlu ve bu hanedan´ın son Beyi  olan Mahmud Bey geçmiştir. Çobanoğullarının Bizans´a karşı akınlarının sona ermesiyle Beyliğinde sonu gelmiştir. 1291 yılında beylik toprakları Şemsettin Yaman Candar tarafından zabdedilmiştir. Kastamonu  Kalesinin alınması sırasında Mahmud Bey Candaroğulları kuvvetleri tarafından öldürülmüştür.

Mahmud Bey´in ölümü ile Çobanoğulları  Beyliği son bulmuş, Candaroğulları Beyliği başlamıştır.(1291)

Daday’ın Candaroğulları zamanında Ankara ile Kastamonu arasında yer alan 25 büyük kazadan  biri olduğunu anlıyoruz.  Ağlı, Azdavay, Pınarbaşı ve Eflani’nin Daday’a bağlı olduğunu görüyoruz.

Daday´ın 1867 yılına kadar Kastamonu´ya bağlı bir kadılık halinde idare edildiği, o tarihten sonra ilçe olduğu anlaşılmaktadır. Bir ara Sorkun ve Azdavay kadılıklarına ayrıldığını, Eflani´nin de kadılık olarak Daday´a bağlı olduğunu anlamaktayız.

Daday ismini; Çobanoğulları ve Candaroğulları döneminden önce,M.S. 6.Yüzyılda yaşayan Harekles´in (Synekdemos ) isimli eserinden öğrenebiliyoruz.

Daday İsmi;  Yunancada DADYBRA (Dadibra) yani orman yetişmesine elverişli toprak manasındadır. Safranbolu Kalesi’nin, Devrez Çayı’nın  adı da DADAYBRA’ dır.

 

COĞRAFİ YAPISI

Daday Kastamonu ilin kuzeybatısında yer alan bir ilçedir.

Kastamonu il merkezine 34 km uzaklıktaki Daday´ın 60 köyü bulunmaktadır. 973 km² yüzölçümüne sahip ilçenin toplam nüfusu 9.738´dir. Fatih Sultan Mehmet devrinde Osmanlı topraklarına katılan İlçede 1891´de inşa edilimiş tarihi bir hükümet konağı vardır. Hakın büyük çoğunluğunu geçimini tarım be hayvancılıktan sağlar.

Daday köroğlu dağ sıraları içersinde yer alan bir grupta 980 rakımda bir ova görünümündedir. Vadiyi ortadan bölen gökırmak´ın kollarından birisi yer almaktadır. Halkın geçim kaynağı çiftçilik, ormancılık,hayvancılık ve el sanatları, ahşap ürünleri sanayi olarak belirginleşmektedir. İklimi tipik karasal iklimdir. Kış ayları genellikle kar yağışlı ilk bahar ve sonbahar ise keskin soğukları içersinde barındırmaktadır. Yazları ise sıcak ve çoğunlukla kurak geçmektedir. Arazi yapısı açısından çok verimli topraklara sahip değildir. Ormanlarla çevrili oluşu ekilebilir arazi bakımından Dadayı sınırlamaktadır. Ayrıca İlçe engebeli bir yapıya sahiptir. Sulama imkânları sınırlıdır. Yumurtacı ve Taşçılar isminde iki gölete sahiptir. fakat bu göletler tarımsal sulama alanında yeterli rezerve sahip değildir. Tarım ve sanayi bitkileri alanında büyük boyutlara ulaşmayan bir üretim yapısı vardır. Süt üretimi belli başlı geçim kaynaklarından birisidir. Tarım bitkileri Arpa-buğday-çavdar,yonca,korunga şeklinde ekim alanı bulmaktadır. İkliminin karasal oluşu bu bitkilerin verimini olumsuz yönde etkilemektedir. Baklagiller ise ev tüketimine yönelik olarak üretilmektedir. Elma,armut ve sınırlı sayıda meyvaya sahip bir bitki faunasına sahiptir. Keskin soğuklar ve ilk baharda yaşanan don olayı sebze ve meyvecilik üzerinde önemli olumsuzluklara yol açmaktadır. Hayvancılık alanında büyük baş hayvancılık köylerde yaygın olarak yapılmaktadır. Ancak yine Hayvancılıkta her köy evinde birkaç büyükbaş ile sınırlıdır. Et üretimine yönelik besicilik faaliyetleri yaygın değildir. Hayvan ırkı açısından zenginliğe sahip değildir. Küçükbaş hayvan olarak ise kümes hayvanları yine iç tüketime yönelik olarak beslenilir. Bu iki alanda da üretim endüstriyel boyutta değildir. Daha çok aile içi tüketime yönelik yetiştiricilik yapılmatadır. Çevre köylerinde sınırlı sayıda da olsa arıcılık yapılmaktadır. Bitki örtüsünün çeşitliliği ve ormanlık alanların varlığı bölgede yetiştirilen balın kalitesini olumlu yönde etkilemektedir. Esnafın iş hacmi çok büyük olmayıp genellikle dayanıklı tüketim malları ve gıda mamulleri üzerinde ticaret hayatı şekillenmektedir.

Dadayın vadi içersinde düz bir zeminde teşkili ulaşımı kolay hale getirmektedir. Kastamonu, araç, azdavay ile karayolu bulunmaktadır. Daday tarihi anlamda çok eski bir yerleşke değildir. erken roma dönemine ait bulgulara rastlanılmıştır. Asar kalesi, sorkundaki horoztepesi tümülüsü ve mağaralar şimdiye kadar bulunmuş önemli arkeolojik bulgulardır.

 

TARİHİ VE TURİSTİK YERLER

BALABAN KONAĞI: Daday´a 5 km. uzaklıktaki İnciğez köyüne bağlı Çiftlik mahallesindedir. Binanın 1632 yıllarında yapıldığı belirtilmektedir. Güney-batı köşesindeki  oda önemlidir. Kapı, tavan ve dolaplar Osmanlı ahşap işçiliğinin en güzel örneklerini sergilemektedir. Duvarlardaki hat yazıları H.1312 yani 1895 yılında yazılmıştır. Odanın dolapları, kapısı, duvar süveleri ve duvarları, Konak´ta misafir kalan dönemin şair ve ozanları tarafından yazılarla doldurulmuştur. Bu yazılar belli başına bir inceleme alanını kapsamaktadır. Daday´ın son yüzelli yıllık tarihine ışık tutacak kanısındayım. (BÜLENT ECEVİT´İN DEDE EVİ) (Mustafa Şükrü Efendi Konağı) İki katlı olarak karşımıza çıkar, geleneksel köy evleri planına göre yapılmıştır. altında ahırı mevcuttur. Ağaç çantılarının üzeri hımış tekniğindedir.Çatkı ağaçlarının arası kerpiçle doldurulmuştur. Güney batı köşesinde yer alan oda önemlidir.

DADAY HÜKÜMET KONAĞI : 5.Ağustos 1891 tarihinde Daday´a gelen Kastamonu Valisi Abdurrahman Paşa´nın gayretleri ile temeli atılmış, vali Vekili Muharrem Bey tarafından 25 Kasım 1891 tarihinde açılmıştır. Bina Dadaylılar tarafından 3 ay 20 gün gibi kısa bir sürede,yöreye  has ahşap mimarisi ile yapılmıştır.

30 Ağustos 1925 tarihinde,saat 15.20´ de  Atatürk´ü, 1938 yılında zamanın Cumhurbaşkanı Sayın İsmet İNÖNÜ ve 28 Mayıs 1994 tarihinde ise K.K.T.C. Cumhurbaşkanı rahmetli Rauf DENKTAŞ´ı ağırlamıştır.

Bina yapıldıktan iki yıl sonra, 1893 tarihinde, ünlü Türk Edebiyatı şairlerinden Şair Eşref Bey, İlçede 6 ay gibi bir süre Kaymakamlık yapmış, Kaymakamlık odasının tavanını ve duvarlarını süsletmiştir.

SEYİDİ BEY OĞLU KONAĞI :Ağustos 1925 tarihinde Atatürk´ü misafir eden bu konağın  yapım tarihi 03.Nisan 1330 / M.1912 dir.

Oda ve salonlarda ahşap işçiliğinin en güzel örnekleri sergilenmiştir. İkinci kattaki kuzey batı köşesindeki (bu odada Atatürk ağırlanmıştır.) ve güneydoğudaki odaların tavan işçiliği daha fazla önemlidir. Tavanın ortasında tavan göbeği yer almaktadır. Bu göbeğin ortasında on köşeli yıldız motifi, yıldızın ortasında bitkisel motiflerle ahşap oymalar, bu oymalardan sonra sekizgen göbek çerçevesi yer alır. Göbek çerçevesinin üzeri balıksırtı ahşap motifi ile süslüdür. Göbeğin fonu kırmızı muşamba ile kaplanmıştır. Sekizgen göbeği ikinci stalaktite bağlamak için köşelerde dört adet üçgen kullanılmıştır. İkinci stalaktitten sonra göbek yüzeyi yükselmekte, odaya daha da derinlik kazandırmaktadır. Dikdörtgen bir bordürle çevrelenmiş bulunan bu göbekten sonra kenarlara doğru alçaklı yüksekli devam eden yivli ve geçmeli yapılmış tahtalar duvarlara kadar bu şekilde devam etmektedir. Tavanda sona ermeyen bu motif düzenlemesi konsollarla duvara geçer.

HONSALAR TEPESİ TÜMÜLÜSÜ:  Alipaşa Köyünün hemen girişinde yer almaktadır. Tepe kısmından ve kuzey-doğu tarafından kazılmış olduğu görülmektedir.

Akınların ve istilaların bol olduğu o dönemlerde gençlerin ve erkeklerin kaçışlarına veya savunmalarına ayak uyduramayan kadınların ve küçük çocukların gizlenme yeri olarak kullanıldığı,  ellerindeki ve kışlık yiyeceklerinin istilalardan saklandığı bir yer görünümündedir.

Büyük bir ihtimalle M.Ö.6.yüzyılda Lidyalılar  zamanında yapıldığını söyleyebiliriz. İlçede toplam yedi adet tümülüs mevcuttur.

MEYRE MABETİ: Daday´a kırk km. uzaklıktaki Aktaştekke Köyü´ne bağlı Meyre mahallesindedir.

Mabet´in kitabesi Boyu 180 cm.eni 86cm.kalınlığı 50cm. dir. Kitabe Grekçe alfabesi ile yazılmıştır. Bu kitabe Tercümesi şöyledir;

Hayırlı olsun. Atalarının taptığı tanrı Zeus Benitemas´a müdür, atadan kalma kabile reisliğini alan,mukaddes yerleri kurmuş, hususi has  ve birinci memur olan ve mabedin temelini atan ve Arimios diye isimlendirilen Gaios´un oğlu Markos  Aurellios Alexandros ki o kabile reisi has kurucu, besleyici, Pontus eyaletinin baş rahibi olup pek itibarlı, Amastris şehrinin en büyük memuriyetini icra etti. Bitinya ve Pontus eyaletinin baş rahibi idi .Mukaddes Antnios tafından  (İmparator Caracalla) şöhret gördü. Devletin bütün hürmetli memuriyetlerine itibar kazandı. Nihayet  Aurellios Alekxandros  279 yılında hevesle mabeti yaptı ve techiz etti".

Kitabeden anladığımıza göre biranın temelini Arimios (Gaios) atmış, 279 yılında  oğlu Markos Aurellios Alexandros tarafından tamamlanmıştır.

Arimios´un ataları, gök tanrısı Zeus tarafından yöneticilikle görevlendirilmiş ve bu görev Arimios´a geçmiştir. Arimios kabile reisidir. Biritanya ve Pontus eyaletinin baş rahibidir. Roma İmparatoru Mukaddes Antnios (Caracalla İS.188-217) tarafından büyük itibar görmüş ve ticaret iskelesi olan Amastris (Amasra) şehrinin yönetimini üstlenmiştir.

Bu kaynaktan anlaşıldığına göre binanın yapımı yıllarca sürmüştür.

Bina önce tapınak  (mabet) olarak yapılmış ancak,Roma İmparatorluğunun İS.313 de Hıristiyanlığı kabul etmesinden sonra kiliseye çevrilmiştir. Bu nedenle mabet denilmektedir

KAYA MEZARLARI:Daday´a altı km. uzaklıktaki İnciğez Köyündedir. Gök Irmağın ilk çıkış kaynağını oluşturan  Daday Çayı´nın hemen güney yamacında,dik inen kayalıklar üzerine oyulmuştur.

Bu kayalık,jeolojik yapı olarak üçüncü zamanda oluşmuş, tebeşirli yumuşak kalker ve greler den meydana gelmiştir.

Kaya mezarlarından çok kaya evlerinin özelliğini taşımaktadır. Kalıntı incelendiğinde; üç kat olduğu ve her katında üçer oda olmak üzere dokuz mağara odasından oluştuğu görülmektedir. Her odadan diğer odalara geçilmektedir.

Bizans Dönemine ait olduğu ileri sürülen bu mağaralar, o dönemde yaşayan insanlar tarafından, istilalardan  korunmak için yapılmış olabileceği gibi mezar ve ibadet yeri de olarak kullanılmış olabilirler.

Tarihi bir kayıta rastlamak mümkün değildir. Ancak, Bizans döneminden hareket edilerek MÖ:64-330 yılları arasında yapılmış olabileceği ileri sürülebilir.

TAŞLIBAYIR SARKIT MAĞARALARI: Mağaranın girişi 50 x 80 cm. ölçülerinde, kenarları yontulmuş, iki  metre kalınlığında bütün bir kayaya oyulmuştur.  Çevresi ve aşağıya inen yüzeyin üzeri perdahlı, yetmiş derecelik bir eğimle üç buçuk metre derinliğe inilmektedir.

Bu oda duvarlarından üç ayrı yöne açılan oyuklar mevcuttur. Dar oyuklardan birsinden geçerek (diğerlerinin nerelere uzandığı henüz bilinmemektedir.)  diğer odalara  uzanmak mümkündür. Sekiz-on odadan ibarettir. Sondaki iki oda oldukça büyüktür.Yüksekliği sekiz metre eni ve boyu onsekiz-yirmi metre kadardır. Bu son odaya kadar ilerlemek için yaklaşık yüz metre Yürümek gerekmektedir. çevresindeki dehlizlerin nerelere kadar uzandıkları belli değildir.

Sondaki iki odanın tavanından sular akmaktadır. Bu suyun neticesinde bir metreden dört metreye uzanan sarkıtlar inmektedir. Bu sarkıtlar beyaz renktedir.

Bu doğal mağara yer altı su kaynaklarının toplandığı depoların en güzel örneklerindendir.

Mağara  büyük bir turizm potansiyeline sahne olabilecek niteliktedir.

Mağara Daday´a  12km.uzaklıktaki Akılçalman köyü sınırları içersinde, Hızar deresi mevkisindedir.

ALİ PAŞA CAMİ: Ali Paşa Cami Honsalar´da dır.Yapım özelliği bakımından pek özellik arz etmez.Son dönem Osmanlı mimarisini (18 yy.) yansıtmaktadır. İlk ölçüleri 7.5 x 7.5 m olan binanın yan kısmına sonradan ilaveler yapılarak genişletildiği anlaşılmaktadır.Cami kitabesinde şunlar yazılıdır;

1- Bena hazihil Mescide  El Emiril muazzam
2- Ali Paşa Bin Turgut Bey El - merhum
3- Fi tarih sene aşr ve semanine    yazısı yer almaktadır.
Manası;
1- Bu camiyi El - Emiril  Muazzam yaptırdı.
2- Turgut Bey (merhum) oğlu Ali Paşa
3- 810 senesi tarihinde

Kesme taş olan bu kitabede, yazı araları bitkisel motiflerle süslenmiştir. Dış duvarda asılı olarak duran saç levhada, yapılışı H.796 - M.1390 yazmaktadır. Candaroğulları’nın en kuvvetli zamanlarında 2.Süleyman Paşa ( 1385 - 1392 ) ile İsfendiyar Bey´in(1392 - 1439 ) geçiş döneminde yapıldığı anlaşılmaktadır. Üzerinde kelimeyi tevhit ve aksi istikamette üsluplaştırılmış kuş figürleri bulunmaktadır. Ali Paşa´nın, Candaroğulları’nın uç emirlerinden olması ihtimali çok fazladır.


EL SANATLARI

YAYIK, ÇALMAÇ, TIKIR, FIÇI: Bunlar el sanatlarımızın en orijinal olanlarıdır. En çok Geriş, Kızsini, Hasanağa Köyü´nün Demirci mahallesinde  yaşatılmaya çalışılır.  Gürgen ( Köknar ) ağacı yarılarak parçalar hazırlanır. Bu parçaların boyları, yapılacak işe göre kesilir. Baca veya ateşte kurutularak, içine konulacak süt, yoğurt veya suyu kokutmaması sağlanır. Parçaları, ağaç planya ile temizlenir. Yanları düzeltilir, yivler açılır.

DADAY SANDALYESİ :Yaşamaya çalışan el sanatlarımızdan biride sandalyedir. Akpınar  Köyü yakınlarındaki Çıllar mahallesinde  yapılmaktadır. Malzeme olarak gökçeağaç  kullanılır. Ayaklarının açılmaması için teller yardımıyla birbirine bağlanır. Otantik görünümlü bu sandalyeler ancak sipariş üzerine yapılır.

SELALMAZ BEZİ: Ürünleri, kendine özgü yöntemlerle elle ,ve basit aletlerle (çıkrık,kelebe,çağ,dolap,masura) ağaç tezgahlarda dokunan, standart bir üretimi olmayan ürünlerdir.Birbirine benzerler ancak;tıpa tıp aynısı değillerdir.Bu nedenle kendine özgü kıymetleri vardır.

1941 yıllarına Daday´da 1257 tezgahın faaliyet gösterdiğini o zamanın basınından öğrendim. Son yıllarda teknoloji karşısında eriyip gitmişlerdi. Evlenecek kızların çeyizlerine bu dokumalardan konulur, dokuma bilen kızlar evlenmede  tercih edilirdi. Düğünlerde kızların çeyizleri arasında birkaç paket ipliğin bulunması ve kızın anası evindeki tezgahını da kocası evine getirmesi gelenek halini almış, hala o yörenin sandıklarında bu dokumaları bulmaktayız. Çocuk daha beşikte iken anasının veya nenesinin dokuduğu tezgahının şak-şak çıkaran sesi ile uyur ve uyanır,onların tatlı ninnisine tezgah sesine eşlik ederdi.

Şile bezinden daha ince ve hoş duran bu dokumaların yapılışı şöyledir. 20/1 numaralı kıvrak pamuk ipleri dirençlerinin artırılması ve dokuma esnasında kırılmamaları için çirişleme yönteminden geçirilir. Çirişleme; Kaynayan su içerisine un,yağ karıştırmak sureti ile elde edilen karışım içerisinde iplik çilelerinin ovuşturulması ile sağlanır. Çirişlenen ipler çıkrık yardımı ile masuralara sarılır, masuralar çağ denilen araç yardımı ile büyük dolap üzerinde dokumanın enine ve boyuna göre ayrımı yapılır.Bu büyük dolap üzerinde 1200-1800 ayrı iplik,her birinin boyu 90-100 metre olacak şekilde karıştırılmadan ayrılması gerekir.

Bu ayrımın püf noktası çatal denilen, üç parmaklı bir araca bağlıdır. Ayrımı yapılan ipler Salman üzerinde toplanır. Tezgah üzerinde sırasıyla tırmıktan geçirilerek yayılması sağlanır. yayılan ipler gücülerden ve taraktan geçirildikten sonra selmüre dolanır. Bu iplere çözgü ipleri denilir. Çözgü ipleri ayakçalar yardımı ile bir aşağı bir yukarı hareket ettirilerek açılmaları sağlanır, açılan bu iplerin aralarından, mekiğe sarılı atkı ipleri atılmak sureti ile geçirilir ve tefe yardımı ile sıkıştırılmak sureti ile dokunur. Dokuma esnasında içerisine motifler atılır.Yıkandığında iplik özelliği  ve dokuma tekniğine göre, bazı iplerin çekmesi bazılarının çekmemesi ile kıvrım ,kıvrım otantik bir görünüm sağlanır.Renkleri beyaz, naturel dir,içerisindeki motifler isteğe bağlı olarak renkli olabilir.

Bu dokumalar, masa, sehba örtüsü, elbiselik, cibinlik, perdelik çarşaflık, peştemal, peçete ve ev dekorasyonunda kullanılmaktadır. El dokumaları olduğundan,kıymetleri fazladır.

Bu dokumalar zamanın köylü kadınları tarafından pazar yerinde bir sıra halinde sıralanıp önlerinde çeşit çeşit renk renk, göyneklik, çarşaflık, önbezi, yaşmak, perdelik olarak satılırdı.

Erkeklerin giydiği, pantolon, yelek ve çobanların kullandığı yamçı, doğal yünün ip haline getirilip tezgahlarda dokunmasından sonra  yüzeyi pürüzlü ağaç oluklarda  iki kişinin birer ucundan tutup saatlerce ileri geri  asılmaları sonucunda keçeleştirilmesi  neticesinde çok sağlam, kalın bir kumaş elde edilirdi.

Daday´da dokuma tezgâhlarının tarihi incelendiğinde tarih boyunca hep var olduğu görülmektedir. İlk yazılı kayıta, 26 Ağustos 1941 yılında yayınlanan Kastamonu Doğrusöz gazetesinde rastlayabiliyoruz. Bu yazıda " Daday´da  dokumacılar arasında bir kooperatif kurulması için faaliyet başlamıştır. Resmi muamelelerin ifası için müessisler hükümete müracaat etmişlerdir." denilmektedir. O tarihte Daday´da 1257 adet tezgahın kayıtlı olduğu bilinmekle beraber kayıtlı olmayanlarla beraber sayının daha da fazla olduğu anlaşılmaktadır.

Bazı kaynaklarda adı geçen dokumalar Eflani dokumaları olarak bilinmesine rağmen, Selalmaz yöresinde dokunan bu dokumaların Eflani´ye yakınlığı nedeniyle Eflani pazarında satılmaları nedeniyle, belirtilen isimle tanınmasına rağmen, asıl olan Selalmaz Yöresi Bezi olarak bilinmesinde ve bu şekilde düzeltilmesinde yarar vardır.

Bu dokumaların Kastamonu dokumaları içerisinde, inceliği ve kıvraklığı yönünden apayrı bir yeri vardır. Ancak; Kastamonu dokumalarından  soyutlamak mümkün değildir.

Yayın Tarihi: 09.11.2018